Birlikte Okuyoruz - Nisan Söyleşisi

Birlikte Okuyoruz - Nisan Söyleşisi

29.04.2024 179

"Birlikte Okuyoruz" ailesi ikinci söyleşisi ile yine bir aradaydı. Kulübümüz bu ayki söyleşisinde Simyacı'yı, kendi hazinesini arayanları konuştu. Herkesin kendi menkıbesini bulması ve gerçekleştirmesi dileği ile. 

29-04-202429-04-202429-04-202429-04-202429-04-202429-04-202429-04-202429-04-202429-04-2024

 



“BİRLİKTE OKUYORUZ -2” İZLENİMLERİ

Kitap Adı: Simyacı, Paulo COELHO

Evrende yaratılmış en hızlı ve en güçlü varlığın ışık olduğu söylenir hep. Bence varlıkların ışıktan daha hızlı ve daha güçlü olanı düşüncedir. Düşünce varlıktan önce gelir; sınırsızdır, zaman ve mekanla çerçevelenmez, tasarlanır, yürekte şeklini bulur, sonunda varlık boyutuna ulaşır.

Evrenin Hakimi Yüce Rabbimiz de bizleri yaratmadan önce tasarlamış, meleklere ve cinlere tanıtmıştı. Ne gariptir ki tüm düşüncelerde olduğu gibi “Yeni bir varlık; insan yaratma” fikri de korkuyla karşılanmış, “ Ne gerek var!” denilmişti.

Bir düşü gerçeğe dönüştüren nedir? Düşün gerçekçi olması mı, hazine vaat etmesi mi yoksa sahibini inandırıp tehlikeli yolculuklara, değişmeye sevk etmesi mi?

Rüyalar varlık aleminin özüdür. Tırtılı kelebeğe dönüşmek için kendi kozasına hapsettiren; dereleri, nehirleri, çağlayanları tekrar tekrar denize koşturan; bitkileri bulduğu her taşın, toprağın, duvarın bir kıyısında yeşerten var olma, tamamlanma rüyası değil midir?

Hz. Yusuf’u kuyulardan zindanlara, zindanlardan sultanlığa olgunlaştırarak, fark ettirerek, hasretle kavurarak, kaybettiklerini tekrar tekrar vererek mutlu eden rüyaları gücü değil midir?

Nisan ayı kitabımız; Çoban Santiago’nun gördüğü bir rüya yüzünden hazine aramak amacıyla İspanya’dan başlayıp Mısır Piramitleri’ne kadar süren somut ve soyut yolculuğunu anlatan “Simyacı” kitabıydı. Yazarının Mevlana Mesnevi’nde okuduğu hikayeye kendi düşlerini katarak romanlaştırdığı Simyacı. Pek çok dile çevrilen ve pek çok ülkede heyecanla okunup, okuyucularına “düşlerine inanmanın gücünü” anlatan, ilk yayınevi tarafından beğenilmeyip basımı reddedilen Simyacı….

İkinci toplantımız, kahvaltı ve eşliğinde, sohbetin sıcaklığıyla,aynı açılış duygusuyla başladı:

“Birlikte öğrenmeye, düşlerin gücünü keşfetmeye geldik!”

Kitabı hastanede sıra beklerken okuyan, etraftakilerin dikkatini çeken, tanımadığı kişilerden “Ben de çok severek okudum, hem de bir akşamda!” cümleleriyle karşılaşan katılımcımız “kitapla ortak iletişim dili kurulduğunu” belirtti.

İkinci defa okuyan katılımcımız ise , bu defa sorgulayarak okuduğunu, Çoban Santiago'nun macerasının ütopik olduğunu, herkesin bir düşün peşinden gidemeyeceğini, özellikle anne ve kadın olunca maceraya atılmaktan korkulabileceğini ifade etti. 

Bir düşün gerçeğe dönüşmesindeki en büyük problemin; etraf baskısı, “El alem ne der?” korkusu olduğu, üstelik bu korkunun hayatımızın her alanına yansıdığı, gelişmemize engel olduğu vurgulandı. Çare olarak ise, zamanla başkalarının fikirlerinin çok da önemli olmadığı, eleştirildiğimiz ortamlardan uzaklaşılması gerekliliği, hayata dokunabildiğimiz oranda menkıbe yaşayabildiğimiz, kendi alanımızı oluşturup bir çiçeğe, bir hayvana bakmanın, kendi özgürlüğümüzü yaşamanın da menkıbe olduğu, kişinin zor şartlar altında yolculuğa çıksa bile kafasındaki sorunları çözmeden olgunlaşamadığı  ,düşünü yaşayamadığı söylendi. 

Bir katılımcımız ise Evliya Çelebi’nin düşünde gördüğü “Şefaat ya Rasulallah!” yerine “Seyahat ya Rasulallah” sözü üzerine yolculuğa başladığını, yolculukların insanı hem düşünce hem davranış yönünden geliştirdiğini, dağın, denizin, ormanların, farklı insanların insanı zenginleştirdiğini ifade etti.

Mutluluğu uzakta aradığımızı ancak mutluluğun “anı yaşamak” olduğunu, yanımızda, içimizde bulunduğunu hatırlatan bir diğer katılımcımız ise “Mutlu insan saçını tararken saçını düşünen insandır.” Sözüyle geçmişin acılarıyla bugünü karartmamak gerektiğini belirtti.

İnsanların rüyayla karar verip (istihare) rüyayla evlendiği bir toplumun üyesi olarak hayal kurmaktan hiç vazgeçmediğini belirten bir katılımcımız ise; hedeflerimizin negatiflik yüzünden engellendiğini, kendi değerimizi önce kendimizin bilip etrafımıza bildirmemiz gerektiği, yeni hayaller kurmayanların boşluğa düşeceği, şu anda olduğu gibi “her şeyin bir ve tek olduğu”nu vurguladı. 

 Ben de izlenimlerimi Nazım Hikmet’in şiirinden mülhem bir cümleyle bitiriyorum:

"En güzel düş henüz görülmeyendir ve en güzel hazine henüz peşine düşülmeyendir."

                                                                                      Hilal ATABAY

"Birlikte Okuyoruz" ailesi söyleşilerine her ay devam edecek. Bir  sonraki kitabımız Yetişin Çocuklar - Selçuk ŞİRİN

Katkılarınız ve emekleriniz için sonsuz teşekkürler…. (alfabetik sıraya göre)

Katılımcı velilerimiz: Emine ÜYLÜ, Esra AKÇELİK, Gülsemin İRVEN, Nazmiye OKYAY, Şükran SANATÇI

Öğretmenlerimiz: Betül ASLAN, Cansu BIKMAZ, Hilal ATABAY, Saliha TURHAN, Seda ERSİN

Memurlarımız : Hatice PEHLİVAN , Özlem ÇETİN